Dernek, vakıf ve STK’ların başarılı bir şekilde yönetilip etki alanlarını geliştirmelerinde, işleyişlerini bir bütün olarak ele almaları oldukça önemli. Bu bütüncül bakış açısı, genellikle göz ardı edilen elle tutulamayan değerleri yeniden sahneye çağırıyor.
Bu değerlerin neler olduğunu ve kurumların kaynak geliştirme süreçlerinde ne derece önemli olabileceklerini; Türkiye’de sivil toplum, özel sektör ve kamuda yer alan farklı aktörler arasındaki iletişimi artırarak faaliyetlerin sosyal etki alanlarını genişletmeyi amaçlayan Çözüm Alanı danışmanlarından Derya Kılıçalp anlatıyor:
Kaynak geliştirme, bir ilişkiler bütünü olarak tanımlanabilir. Sivil toplum kuruluşları, kapasitelerine ve faaliyet alanlarına göre kaynak geliştirme araçlarını kullanırlar. Her kaynak geliştirme modeli, her sivil toplum kuruluşu için uygun olmayabilir. Hedef kitle, coğrafi konum, çalışılan alan, insan kaynağı gibi faktörler kaynak geliştirmede kullanılacak araçları ve modelleri belirlemede yardımcı olur. STK’lar kaynak geliştirme süreçlerini kapasite ölçümlemelerini yaparak yönetmelidir. Bu ölçümleme STK’ların itibar, konumlanma, sürdürülebilirlik gibi konularda hangi aşamada olduklarını da gösterecek nitelikte olmalıdır. Ancak bu şekilde yapılan kaynak geliştirme stratejisi; kurumun, paydaşların ve zamanın değişen ihtiyaçlarını karşılayacak kapasitede olabilir.
Gelelim kurumsal kapasitenin ve bütçesinin içinde görülmeyen, hesaplanamayan, elle tutulamayan değerlere. Birçok STK’nın göz ardı ettiği ancak örgütün devamlılığında büyük rol oynayan görülmeyen varlıklar (intangible assets), itibarın avantajları ve dezavantajları olarak farklı alanlarda karşılarına çıkmaktadır. Bu alanlardan biri de kaynak geliştirme faaliyetleridir.
Örgütlerin elle tutulamayan değerleri;
- Kimlik,
- İmaj,
- Güvenilirlik,
- Etik,
- Şeffaflık,
- Kalite,
- Paydaş odaklılık,
- İletişim,
- Deneyim ve birikim,
- Bilgi,
- Yönetişim,
- Fiziki çalışma koşulları,
- Sosyal adalet algısı,
- Verilen sözlerin tutulması, tutarlılık,
- Entelektüel ve sosyal sermayeleridir.
Örgütlerin elle tutulamayan değerlerini kaynak geliştirme faaliyetlerinde konumlandırıyor olması; bağışçıların ve paydaşların, kurumu kalabalığın içinde, kendi ilkeleriyle örtüşen anahtar kelimeler ve değerleriyle aradığında kolayca bulabilmesi ve kurumun yanında olmaktan gurur duyması demektir.
Bir STK;
- Alanında danışılan,
- Öncelikli paydaş olarak seçilen,
- Çalışanların tercih ettiği,
- Bağışçıların güven duyduğu ve inandığı,
- İlkelerini şeffaflık ve sosyal fayda odaklı kuran bir yapıya sahip olduğunda, görünmeyen varlıklarını ve elle tutulamayan değerlerini iyi yönetmiş ve fark yaratmış olacaktır.
“Kaynak Geliştirme bir ilişkiler bütünüdür.” derken biraz da bunu kastediyoruz. Tüm paydaşların kendilerini değerli ve ait hissettikleri bir örgüt, risk alırken yalnız değildir. Kriz dönemlerinde savunuculuğunu yapacak, kurumla birlikte taşın altına elini koyacak birçok paydaşı olacaktır. Çünkü kurum yönetişim yaklaşımıyla, ortak değerler yaratmayı başarmış ve paydaşlarını sürecin içerisine aktif bir şekilde dahil edebilmiş olacaktır. Böyle bir örgütlenme, ihtiyaç duyduğu finansal ve sosyal kaynağa diğer örgütlenmelerden daha kolay ve uzun soluklu ulaşacaktır.
Özellikle Türkiye’de, imaj, itibar, marka ilişkisi sivil toplum kuruluşları için hâlâ yasaklı ve tehlikeli kavramlar olarak algılanmakta. Dünyada ise sektörler arası işbirliğinde, sosyal inovasyon temelli girişimlerde ve sosyal adaletin sağlanması çalışmalarında bu ilişkiler zincirini birincil koşul olarak gözde bir yere taşınmaktadır.
Büyük kurumlardan bireysel bağışçılara kadar her kademe; verilen sözlerin tutulduğu, şeffaf, destek verilen alanın değişiminin görüldüğü ve söylemiyle uygulamaları birbirini tutan örgütlere destek olmayı tercih etmektedir.
İletişimine ve marka değerine yatırım yapmayan sivil toplum kuruluşları kısa vadede çok şey kaybediyormuş gibi görünmeyebilir. STK’lar iletişime ve marka değerinin artmasına ayıracağı bütçeyi ve insan kaynağını, alanda başka bir konuya ayırmayı tercih edebilir ancak uzun vadede finansal büyümenin ve kaynak geliştirmenin elle tutulamayan değerler ile birlikte geliştiğini göreceklerdir. Sivil toplum kuruluşlarının bu öğrenme sürecinde paydaşlarının fikir ve deneyimlerinden yararlanmaları ve onlara kulak vermelerini salık veriyoruz.
Bağışçıları Harekete Geçiren 8 Kaynak Geliştirme Mekanizması